Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cesaretli ve kararlı oluşunu örnek vererek anlatınız.
8. Sınıf Din Kültürü Kitabı Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cesaretli ve kararlı oluşunu örnek vererek anlatınız. konusunu kısaca ele alacağız.
“Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cesaretli ve kararlı oluşunu örnek vererek anlatınız.” ile ilgili kısa cevabı ;
Cevap :
Peygamberimiz bir peygambere ve devlet liderlerine yakışacak şekilde cesaretli ve kararlıydı.
Savaşlarda en ön saflarda olur hiçbir işten geri kalmayarak bütün işleri öncülük etmekle kalmayıp işin içerisinde diğer insanlar gibi çalışır çabalardı.
Savaşın ve ölümün bile en kızgın olduğu zamanlarda cesaret örneği göstermiş cesur ve direnmiştir.
Ayrıca davasından vazgeçmemesi yapılan işkence ve zorluklara rağmen kararlı bir şekilde Allah’ın dinini yaymaya gayret etmesi de kararlılığını göstermektedir.
“Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cesaretli ve kararlı oluşunu örnek vererek anlatınız.” ile ilgili uzun cevabı ;
Cevap :
…Peygamberimizden çocukken “Lât ve Uzza hakkı için” diyerek kendisinden bir şey istenildiğinde “Onlar adına benden bir şey istemeyin. Vallahi onları sevmediğim kadar hiç bir şeyi sevmez değilim.” der ve büyük cesaret örneği gösterirdi.,
…Peygamberimiz amcasıyla beraber bir Yemen seferine çıkmışlar vahşileşmiş bir deve görmüşlerdi. Peygamberimiz cesaretle atılmış ve onu yakalamıştır.
…Hz. Ali (radıyallâhu anh) şöyle anlatıyor: “Bedir’de savaş bütün şiddetiyle devam ederken bazan biz Hz. Peygamber’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- arkasına sığınıyorduk. Hepimizin en cesuru o idi. Düşman saflarına en yakın yerde o bulunurdu.” (Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Huneyn savaşında İslâm ordusu geri çekilmek zorunda kalmıştı. Fakat Allah’ın Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yerinde sebat ettikden başka, hayvanını mütemadiyen ileri sürmüş, düşman her taraftan, onu hedef almıştı. Vak’aya iştirak eden Berâ’ya -radıyallâhu anh- soruldukta:
– Sen de o gün ric’at edenler içinde miydin? O da:
– Evet, Ben de ric’at edenler arasında idim. Fakat şehâdet ederim ki Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yerinden bir adım gerilemedi. Savaş, vahşi bir yangın gibi yayıldığı zaman hepimiz Rasûl-i Ekrem’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- etrafına sığındık. O’nun yanında durmak en büyük cesâret kaynağımızdı, buyurmuştur.
…Peygamberimiz bir hadisi şerifinde buyurmuştur:
“Nefsim, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki bütün mü’minlerin, benim bulunduğum her savaşa katılmak arzuları olmasa ve orduya vasıta temin etme kaygusu bulunmasa idi istisnasız bütün savaşlara katılırdım. Kudret ve iradesiyle yaşadığım Allah’a yemin olsun ki Allah yolunda şehit olup dirilmek, tekrar tekrar şehit olup dirilmek, ve sonunda yine şehid olmak isterdim.” (Buhârî)
Kararlı olmak, belirlemiş olduğu hedeflere ulaşabilmek adına bu yolda önüne çıkan tüm engelleri yıkmak, yok eden ve bu engellerin bir şekilde üstesinden gelmek, her halükarda yolun sonuna ulaşabilmektir.
Peygamber Efendimizde kendisine yapılan işkence yurdundan çıkarılma gibi tüm şeylere rağmen davasından vazgeçmemiş ve tebliğe devam etmiştir. Bu yolda yıllarca eziyet ve işkence görmesine ve kendisine birçok rahatlık teklif edilmesine rağmen kararlılığına devam etmiştir.
…Müşrikler Ebû Talib’e gelerek; Ey Ebû Talib; yeğenin putlarımıza ve dinî inançlarımızı kötüledi, akılsız olduğumuzu, babalarımızın, dedelerimizin yanlış yolda gitmiş olduklarını söyleyip durdu. Şimdi sen, ya onu bunları yapmaktan ve söylemekten alıkoy veya aradan çekil.” dediler.
Sonunda yumuşak bir şekilde gelenleri savdı.
Müşrikler, Ebû Talib’e tekrar başvurdular:,
“Ey Ebû Talib! Sen bizim yaşlı ve ileri gelenlerimizden birisin. Yeğenini yaptıklarından vazgeçirmek için sana müracaat ettik. Fakat sen istediğimizi yapmadın. Vallahi, artık, bundan sonra onun babalarımızı, dedelerimizi kötülemesine, bizi akılsızlıkla ithâm etmesine, ilâhlarımıza hakaretlerde bulunmasına asla tahammül edemeyiz. Sen, ya onu bunları yapıp durmaktan vazgeçirirsin, yahut da iki taraftan biri yok oluncaya kadar onunla da seninle de çarpışırız.” dediler.
Yeğeni olan Peygamberimize merhametinden dolayı onu yanına çağırdı ve şöyle dedi ” Kardeşimin oğlu, kavminin ileri gelenleri bana başvurarak senin onlara dediklerini bana ârzettiler. Ne olursun, bana ve kendine acı! İkimizin de altından kalkamayacağımız işleri üzerimize yükleme. Kavminin hoşuna gitmeyen sözleri söylemekten artık vazgeç.”
“Bunu bilesin ki, ey amca! Güneş’i sağ elime, Ay’ı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm.”
Bunun üzerine Ebû Talib; “Yeğenim benim,” diyerek boynuna sarıldı ve “İşine devam et, istediğini yap. Vallahi, seni asla herhangi bir şeyden dolayı kimseye teslim etmeyeceğim.” diye konuştu.