Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?

6. Sınıf Din Kültürü Kitabı Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır? konusunu kısaca ele alacağız. 


“Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?” ile ilgili kısa cevabı ;


Cevap :

Hz Peygamber (s.a.v.) İslam’ı Mekke’de yayarken hakaret, engellenme, sevdiklerine işkence ve boykot gibi dayanılması zor zorluklarla karşılaşmıştır.


“Hz. Peygamber (s.a.v.), İslam’ı Mekke’de yayarken ne gibi zorluklarla karşılaşmıştır?” ile ilgili uzun cevabı ;


Cevap :

Hz Peygamber islami Mekke’ de yayarken daha önce kendisini seven ve saygı duyan amcası ve akrabaları gibi yakın kişiler tarafından hakaretlere ve öldürülmeye çalışılmak gibi kötü muamelelerle karşılaşmıştır.

Ukbe b. Ebî Muayt, Hz. Peygamber (s.a.s), namaz kılarken elbisesini boynuna sararak onu boğmaya çalıştı. Ukbe’nin bu saldırısından Rasûlullah’ı (s.a.s) Hz. Ebû Bekir (r.a) kurtardı. Sonra da: “Rabbim Allah, diyor diye bir adamı öldürecek misiniz?” mealindeki Mü’min Suresi’nin 28. ayet-i kerimesini sonuna kadar okudu.[13]

Ebû Cehil Kabe’ de namaz kılan Peygamberimiz için “Hanginiz gidip filancalarda bugün boğazlanan devenin işkembesini ve döl eşini olduğu gibi kanlı kanlı getirip, secdede iken onun üzerine koyar?” diye seslendi.

Gözü dönmüşlerden biri olan Ukbe bin Ebî Muayt, ortaya atıldı.

“Ben yaparım.” dedi ve oradan ayrıldı. Az sonra, ruhu kararmış bu adam, elinde deve işkembesi ile Peygamber Efendimizin yanında göründü.

Resûl-i Ekrem, her şeyden habersiz, Cenâb-ı Hakkın huzurunda secdeye varmıştı.

Gözü dönmüş Ukbe, getirdiği deve işkembesini iki küreği arasına koydu. Ruh ve vicdanları şirkin karanlıklarına gömülü müşrikler manzarayı kahkahalarla seyrediyorlardı.

Muhterem babasının, müşriklerin bu âdice hareketine maruz kaldığını duyan Hazret-i Fâtıma, koşa koşa geldi. İşkembeyi tuttuğu gibi suratlarına çarparcasına müşrik gürûhuna doğru fırlattı.

Namazını bitiren Hazret-i Resûlullahın mübârek dudaklarından,

“Allah’ım, Kureyş’i sana havale ediyorum.” cümlesi döküldü.

Bu cümlesini üç kere tekrarladı. Sonra da müşrik elebaşlarının isimlerini teker teker zikrederek, onları da sonsuz kudret sahibi Cenâb-ı Hakka havale etti.

Ebû Leheb oğlu Uteybe’ye emir verdi. Uteybe, Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına vardı. O sırada Efendimiz Necm Sûresini okuyordu. Bunu duyan Uteybe,

“Necmin Rabbına andolsun ki, ben senin peygamberliğini inkâr ediyorum.”

dedi ve küstahça Kâinatın Efendisine doğru tükürdü.

Ebû Leheb’in karısı Ümmü Cemil Efendimizin gidip geldiği yola, her gün bıkmadan usanmadan sert dikenli çalılar döküp saçıyor ve âdetâ bu davranışından zevk alıyordu.

Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Safâ Tepesinde ilk olarak, Kureyş’e açıktan İlâhî davette bulunurken, kocası Ebû Leheb, Peygamberimiz (s.a.v.)’e çıkışmış, hatta hakaret etmiş, “Helâk olasıca, bizi bunun için mi buraya çağırdın.” demek küstahlığında bulunmuş ve Efendimize doğru, yerden kaldırdığı bir taşı savurmuştu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Tebbet Sûresini inzal buyurmuştu.

Her şeye rağmen Peygamber Efendimizi rahatsız etmekten vazgeçmeyen Ebû Cehil, yine bir gün,

“Vallahi, Muhammed’i secdede görürsem, boynuna basacak ve boynunu yerlere sürteceğim.” diye yemin etti.

Tam o sırada Resûl-i Kibriya Efendimiz çıka geldi. İbn-i Abbas, durumu kendilerine arzedince, birden hiddetlendi ve kapıdan girmeyi dahi beklemeden, aceleyle duvardan aşıp Mescid-i Haram’ın içine girdi. Alâk Sûresini sonuna kadar okudu ve secdeye vardı.

Etrafta bulunanlar Ebû Cehil’e,

“Ey Ebû Cehil, işte Muhammed!” diye seslendiler.

Ebû Cehil’in Resûl-i Ekreme doğru ilerlemesiyle dönmesi bir oldu. Seyredenler şaşkınlık içinde,

“Ne oldu, neden döndün?” diye sordular. Ebû Cehil, onlardan daha şaşkın bir edâ içinde:

“Benim gördüğümü, siz görmüyor musunuz?” diye cevap verdi ve arkasından ilâve etti: “Vallahi, onunla benim arama ateşten bir uçurum açıldı.”

Ebû Cehil ve Velid bin Muğîre`nin de bulunduğu Mahzumoğullarından bir topluluk, uzun uzun konuştuktan sonra Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmaya karar verdiler. Bu görevi Velid bin Muğire ‘ ye verdiler.
esûl-i Ekrem, namazda Kur`ân okumaya başladığı bir sırada, Velid yanına kadar sokuldu. Fakat, o da ne! Öldürmeye gittiği zâtın sesi var, okuduğu Kur`ân şirk kiriyle paslanmış kulağına geliyor, fakat gözü onu bir türlü göremiyordu.

Velid şaşkınlaştı. Telaşla arkadaşlarının yanına döndü ve durumu anlattı. Bu sefer hep beraber gittiler. Fakat, yine Efendimizi görmediler. Çünkü, ileri gittiklerinde ses arkadan, arkaya doğru gittiklerinde ise ses ön taraftan geliyordu. Nihayet kalıp dağıldılar.



 

Our Score