8. Sınıf Türkçe Kitabı Sayfa 20-26-27-28-29 Ferman Yayıncılık

8. Sınıf Türkçe Kitabı Forsa Metni Etkinlik Cevapları Sayfa 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26 ,27, 28, 29


8. Sınıf Türkçe Kitabı Forsa Metni Etkinlik Cevapları


8. Sınıf Türkçe Kitabı Sayfa 20-26-27-28-29


“8. Sınıf Türkçe Kitabı Sayfa 20-26-27-28-29 Ferman Yayıncılık”

Soru : Yaşadığınız yerden uzun süre ayrı kalsaydınız neler hissederdiniz? Düşüncelerinizi anlatınız.


Kısa Cevap : “Yaşadığınız yerden uzun süre ayrı kalsaydınız neler hissederdiniz? Düşüncelerinizi anlatınız.” ile ilgili kısa cevabı için tıklayınız.

Uzun Cevap :

Yaşadığım yerden uzun süre ayrı kalmak bana çok hüzün verirdi. Yaşadığım yerde anılarım, sevdiklerim, ailem, arkadaşlarım var. Onları görmek, konuşmak, zaman geçirmek bana huzur veriyor.

Başka bir yerde yaşadığım zaman sohbet edecek, arkadaş olacak, zaman geçirecek kimse olmadığı için mutsuz olurum. İnsanın yaşadığı yeri anlamlı kılan orada yaşadığı anılardır. Bu yüzden mutsuz olurdum.


Forsa

Akdeniz’in mitoloji yuvası nihayetsiz ufuklarına bakan küçük tepe, minimini bir çiçek ormanı gibi idi. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyor, ilkbaharın tatlı rüzgârlarıyla martılar çılgın bağırışlarıyla havayı çınlatıyordu. Badem bahçesinin yanı geniş bir bağdı. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu. Bağın ortasındaki viran kulübenin kapısız giriş yerinden, bir ihtiyar çıktı. Saçı sakalı bembeyazdı. Kamburunu düzeltmek istiyormuş gibi gerindi. Elleri, ayakları titriyordu. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı, baktı: “Hayırdır inşallah!” dedi.

Duvarın dibindeki taş yığınlarına çöktü. Başını iki ellerinin arasına aldı. Sırtında yırtık bir çuval vardı. Çıplak ayakları, topraktan yoğrulmuş sanılacaktı. Zayıf kolları, kirli tunç rengindeydi. Tekrar başını kaldırdı. Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye dikkatle baktı. Fakat görünürde bir şey yoktu. Bu, her gece uykusunda kendini kurtarmak için birçok geminin pupa yelken geldiğini gören, zavallı, eski bir Türk forsasıydı. Esir olalı kırk seneden fazla olmuştu. Otuz yaşında dinç, levent, kuvvetli bir kahramanken Malta korsanlarının eline düşmüştü.


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 21 Cevapları


Yirmi sene, onların kadırgalarında kürek çekti. Yirmi sene iki zincirle iki ayağından rutubetli bir geminin dibine bağlanmış yaşadı. Yirmi senenin yazları, kışları, rüzgârları, fırtınaları, güneşleri onun granit vücudunu eritemedi. Zincirleri küflendi, çürüdü, kırıldı. Yirmi sene içinde birkaç defa halkalarını, çivilerini değiştirdiler fakat onun çelikten daha sert, adaleli bacaklarına bir şey olmadı. Yalnız abdest alamadığı için üzülüyordu. Daima güneşin doğduğu tarafı soluna alır, gözlerini kıbleye çevirir, beş vaktini gizli gizli, işaretle eda ederdi. Elli yaşına gelince korsanlar onu “Artık iyi kürek çekemez.” diye çıkarıp bir adada satmışlardı. Efendisi bir çiftçiydi. On sene kuru ekmekle onun yanında çalıştı.

Allah’a çok şükrediyordu. Çünkü artık bacaklarından mıhlı değildi. Abdest alıyor, tam kıblenin karşısına geçiyor, unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua edebiliyordu. Bütün ümidi memleketine  Edremit’ekavuşmaktı. Otuz sene içinde hiçbir an ümidini kesmedi. “Öldükten sonra dirileceğime nasıl inanıyorsam elli yıl esirlikten sonra da memleketime kavuşacağıma öyle inanırım.” derdi. En şanlı, en meşhur Türk gemicilerindendi. Daha yirmi yaşında iken Tarık Boğazı’nı geçmiş, poyraza doğru haftalarca, aylarca, kenar kıyı görmeden gitmiş, rast geldiği ücra adalardan cizyeler almış, irili ufaklı donanmaları tek başına hafif gemisiyle berbat etmişti. O vakitler, Türk ilinde namı dillerde destandı.

Öyle denizlere girmişti ki üzerinde dağlardan, adalardan büyük buz parçaları yüzüyordu. Oraları tamamıyla başka bir cihandı. Altı ay gündüz, altı ay gece olurdu. Karısını işte bu, senesi bir büyük günle bir büyük geceden ibaret olan başka dünyadan almıştı. Gemisi altın, gümüş, inci, elmas, esir dolu vatana dönerken kenarsız denizin ortasında evlenmiş, oğlu Turgut Çanakkale’yi geçerken doğmuştu. Şimdi kırk beş yaşında olmalıydı.


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 22 Cevapları


Acaba yaşıyor muydu? Hayalini unuttuğu karısı acaba hâlâ sağ mıydı? Kırk senedir İstanbul’un minareli ufku hayalinden hiç silinmemişti. “Bir gemim olsa gözümü kapar, Kabataş’ın önüne demir atarım.” diye düşünürdü. Altmış yaşını geçtikten sonra efendisi onu, sözde serbest bıraktı. Bu, serbest bırakmak değil; sokağa, açlığa, perişanlığa atmaktı.

İhtiyar esir, bu viran bağın içindeki harap kulübeyi buldu, içeri girdi. Kimse bir şey demedi. Ara sıra kasabaya iniyor, ihtiyarlığına acıyanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp dönüyordu. On sene daha geçti. Artık hiç kuvveti kalmamıştı. Hem bağ sahibi de artık onu istemiyordu. Nereye gidecekti? Fakat işte eskiden beri gördüğü rüyaları yeniden görmeye başlamıştı. Kırk senelik bir rüya… Türklerin, Türk gemilerinin gelişi…

Gözlerini kurumuş elleriyle iyice ovdu. Denizin gökle birleştiği yere baktı. Evet, mutlaka geleceklerdi. Buna o kadar emindi ki… “Kırk sene görülen bir rüya yalan olmaz.” diyordu. Kulübe duvarının dibine uzandı. Yavaş yavaş gözlerini kapadı. İlkbahar, bir ümit tufanı gibi her tarafı parlatıyordu. Martıların “Geliyorlar, geliyorlar! Seni kurtarmaya geliyorlar!” gibi işittiği tatlı seslerini dinleye dinleye daldı. Duvar taşlarının arasından çıkan kertenkeleler ihtiyarın üzerinde geziniyor, çuvaldan esvabının içine kaçıyor, gür beyaz sakalının üstünde oynaşıyordu. İhtiyar esir, rüyasında ağır


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 23 Cevapları


bir Türk donanmasının limana girdiğini görüyordu. Kasabaya giden yola birkaç bölük asker çıkarmışlardı. Al bayrağı uzaktan tanıdı. Yatağanlar, kalkanlar güneşin aksiyle parıldıyordu. “Bizimkiler! Bizimkiler!” diye bağırarak uyandı. Doğruldu. Üstündeki kertenkeleler kaçıştı. Limana baktı. Hakikaten kalenin karşısına bir donanma gelmişti. Kadırgaların, yelkenlilerin, küreklerin biçimine dikkat etti. Sarardı, gözlerini açtı. Kalbi hızla çarpmaya başladı.

Ellerini göğsüne koydu. Bunlar Türk gemileriydi, kenara yanaşıyorlardı. Gözlerine inanamadı. “Acaba rüyam devam mı ediyor?” şüphesine düştü. Fakat uyanıkken rüya görülür müydü? Kanaat getirmek için ellerini ısırdı. Yerden sivri bir taş parçası aldı. Alnına vurdu. Evet, işte hissediyordu; uyanıktı. Gördüğü rüya değildi. O uyurken donanma burnun arkasından birdenbire ortaya çıkmış olacaktı. Sevinçten, hayretten dizlerinin bağı çözüldü. Hemen çöktü.

Kenara çıkan bölükler, ellerinde al bayrak, kalenin etrafına doğru ilerliyorlardı. Kırk senelik bir beklemenin son azmiyle davrandı. Birden kemikleri çatırdadı. Badem ağaçlarının çiçekli gölgeleriyle örtülen yoldan yürüdü. Kenara koştu. Karaya çıkan askerler ak sakallı bir ihtiyarın kendilerine doğru koştuğunu görünce “Dur!”
diye bağırdılar. İhtiyar durmadı;* bağırdı:
— Ben Türk’üm oğullar, ben Türk’üm!


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 24 Cevapları


Askerler onun yaklaşmasını beklediler. İhtiyar, Türklerin yanına yaklaşınca önüne ilk geleni tutup öpmeye başladı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Hâline bakanların hepsi duygulanmıştı. Biraz heyecanı sükûn bulunca ona sordular:

— Kaç yıldır esirsin?
— Kırk…
— Nerelisin?
— Edremitli.
— Adın ne?
— Kara Memiş.
— Kaptan mıydın?
— Evet…

İhtiyarın etrafındaki askerler birbirine karıştı. Bir çığlıktır koptu. “Bey’e haber verin!” İhtiyarın kollarına girdiler. Kuş gibi deniz kenarına uçurdular. Bir sandala koydular. Büyük bir kadırgaya çıkardılar. Askerin içinde onun menkıbelerini bilmeyen, şöhretini duymayan yoktu. Bir an güvertede durdu. Sevincinden kırk senedir hasret kaldığı millettaşlarını görmekten şaşırmış, aptallaşmıştı. Ayağına bir çakşır getirdiler. Sırtına bir kaftan attılar. Başına bir kavuk koydular.

— Haydi, Bey’in yanına, dediler. Kendini kadırgaya getiren askerlerle beraber büyük geminin kıçına doğru yürüdü. Kara, pala bıyıklı, sırmalı, esvabının üzerine demir çelik zırhlar
giymiş iri bir adamın karşısında durdu:
— Sen Kaptan Kara Memiş misin?
— Evet…
— Doğru mu söylüyorsun?
— Ne yalan söyleyeceğim?
— Aç bakalım sağ kolunu!
İhtiyar, kaftanın altından kolunu çıkardı, sıvadı. Bey’e uzattı. Pazısında haç şeklinde derin bir yara izi vardı. Bu yarayı, gecesi altı ay süren bir adadan karısını kaçırırken almıştı. Bey, ellerine sarıldı, öpmeye başladı.


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 25 Cevapları


— Ben senin oğlunum.
— Turgut musun?
— Evet…
İhtiyar sevincinden bayılmıştı. Kendine gelince oğlu ona:
— Ben karaya cenk için çıkıyorum. Sen gemide rahat kal, dedi.
Eski kahraman kabul etmedi:
— Hayır, ben de beraber cenge çıkacağım.
— Çok ihtiyarsın baba.
— Fakat kalbim kuvvetlidir.
— Rahat et, bizi seyret.
— Kırk senedir dövüşe hasretim.

Oğlu, “Vurulursun. Vatana hasret gidersin.” diye onu gemide bırakmak istedi. Kara Memiş o vakit birdenbire gençleşmiş bir kaplan gibi doğruldu. Duramıyordu. Kalkan, kılıç istedi. Sonra geminin kıçında sallanan sancağı göstererek:
— Şehit olursam bunu üzerime örtün. Vatan, bayrağın dalgalandığı yer değil midir?, dedi.

Ömer Seyfettin
Seçme Hikâyeler 2


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 26 Cevapları


1. ETKİNLİK


Soru : Okuduğunuz metindeki anlamını bilmediğiniz kelime ya da kelime gruplarını aşağıya yazınız.

Metindeki anlamını bilmediğiniz kelime ya da kelime gruplarının anlamını metnin bağlamından hareketle tahmin ediniz. Tahminlerinizin doğruluğunu TDK Güncel Türkçe Sözlük’ten kontrol ediniz. Anlamını öğrendiğiniz yeni kelime/kelime gruplarını sözlüğünüze yazınız. Öğrendiğiniz kelimeleri birer cümlede kullanınız.


Cevap :

Mitoloji Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Eski dönemlerde Gerçek olmayacak abartı olaylar

Gerçek Anlamı  : Nitleri konu alan doğuşlarını araştıran, anlamlarını inceleyen yorumlayan bilim. Bir ulusla, bir dinle, özellikle Yunan ve Latin uygarlığı ile ilgili mitlerin, söylencelerin tümü.

Cümlem : Bir zamanlar Türk mitolojisi hakkında araştırmalar yapmayı çok seviyordum.


Vadi Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Dağların arasında kalan düz bir arazi.

Gerçek Anlamı  : İki dağ arasında bulunan geçit. Çalışma alanı, tutulan yol.

Cümlem : Bu yaz Antalya Alakır Vadisinin gezmeye gitmiştik.


Pupa Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : geminin arka kısmı

Gerçek Anlamı  : Geminin tam arka yanı, geminin kıç bodoslamasının baktığı yön, arkadan.

Cümlem : Masalda anlatılan kahraman öyle bir denizciydi ki rüzgar pupasından aldı mı dalgalar gibi düşmanın üzerine gidiyordu.


Forsa Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Fındık.

Gerçek Anlamı  : Ürünü tombul olan fındık.

Cümlem : Forsa hasadı çok verimli geçmişti.


Kadırga Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Büyük gemi.

Gerçek Anlamı  : Hem yelkenle hem kürekle yol olan, özellikle Akdeniz’de kullanılmış bir savaş gemisi.

Cümlem : Müzede gördüğümüz Osmanlı kadırgası çok iştihamlıydı.


Poyraz Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Rüzgar.

Gerçek Anlamı  : Kuzeydoğudan esen soğuk yel. Yön olarak kuzey.

Cümlem : Bu akşam poyraz çok esiyordu.


Bölük Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Askeri birim.

Gerçek Anlamı  : Bir bütünden ayrılmış olan parça. Saç örgüsü.

Cümlem :  Tarlanın bu bölüğünü kuzenine bırakmıştı.


Kavuk Kelimesi 

Kelime/Kelime Grubu : Kelime

Tahminî Anlamı : Osmanlı’da erkeklerin giydiği başlık.

Gerçek Anlamı  : Osmanlı döneminde giyilmiş olan birçok türleri bulunan, Pamuktan yapılmış üzerine sarık dolanan erkek başlık. İçi boş şey, çukur, oyuk, kovuk.

Cümlem : Oynadığım tiyatro oyununda rolüm için kavuk takacağım.


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 27 Cevapları


2. ETKİNLİK


Soru : Aşağıdaki soruları okuduğunuz metne göre cevaplayınız. 


1. Kara Memiş kimdir? Malta korsanlarına ne zaman esir düşmüştür? 


Cevap : Kara Memiş eski bir Türk forsasıydı. Yaklaşık 40 sene önce Malta korsanlarına esir düşmüştü.


2. Askerlerin Kara Memiş’i hemen tanımalarının nedeni söyleyiniz. 


Cevap : Askerler Kara Memiş’i hemen tanımıştır çünkü Kaptan Turgut’un babasıydı ve kahraman bir Kaptan olduğu için tüm denizciler onu tanıyordu.


3. Turgut, Kara Memiş’in babası olduğunu nasıl anlamıştır? 


Cevap : Askerler Kara Memiş’i hemen tanımıştı çünkü 6 ay süren bir adadan karısını kaçırırken koluna yara darbesi almıştı. Onun bu izini görünce Kara Memiş olduğunu hemen anladılar.


4. Esir düşmesine rağmen namazını kılmaya devam etmesi Kara Memiş’in hangi kişilik özelliğine sahip olduğunu göstermektedir?


Cevap : Esir düşmesine rağmen namazını kılmaya devam etmesi Kara Memiş’in imanlı ve sorumluluk sahibi birisi olduğunu gösterir.


5. Kara Memiş’in gençleşmiş bir kaplana benzetilmesinin nedeni nedir? 


Cevap : 40 yıldır mesleği olan denizciliği hasret duyduğu için kavuşma anında kendini gençleşmiş bir kaplan gibi hissetmiştir.


3. ETKİNLİK


Soru : Okuduğunuz “Forsa” adlı metindeki hikâye unsurlarını belirleyerek aşağıya yazınız.


Cevap :

Yer : Akdeniz mitolojisi hukuklara bakan Küçüktepe.

Zaman : Osmanlı İmparatorluğu’nun olduğu dönem.

Kişiler/Varlıklar : Kara Memiş, Turgut, Malta Korsanları.

Olay Örgüsü : Kahraman olan bir Türk denizcisi Korsanlara esir düşmüştür. Kaldığı süre boyunca memleketini hasret duymuş memleketinden uzak bir yerde yaşadığı zaman Türk askerlerin karaya çıktığını görür. Hemen Türk gemisine doğru koşar. Türk gemisinin kaptanı aslında oğlu olduğunu fark eder. Bu onun daha da mutlu eder.


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 28 Cevapları


4. ETKİNLİK


Soru : Aşağıya okuduğunuz metinle ilgili üç soru yazınız. Yazdığınız soruları arkadaşlarınıza sorarak onlardan cevaplamalarını isteyiniz.


Cevap :

1. Soru : Turgut Kara Memiş’in babası olduğunu nasıl anlamıştır?

Cevap : Kara Memiş karısını 6 ay bir süre süren bir adadan kaçırırken koluna aldığı darbeden tanımıştır.

2. Soru : Kara Memiş rüyalarında ne görüyordur?

Cevap : Kara Memiş 40 yıl aşkın bir süredir Türklerin Türk gemilerinin gelip onu kurtardığını ve memleketine götürdüğünü görüyordur.

3. Soru : Kara Memiş vatanına kavuşacağına nasıl inanıyormuş?

Cevap : Kara Memiş öldükten sonra dirileceğime nasıl inanıyorsam 50 yıl esillikten sonra memleketime kavuşacağıma öyle inanırım demiştir.


5. ETKİNLİK


Soru : Okuduğunuz metne uygun yeni başlıklar bularak bu başlıkları aşağıya yazınız.


Cevap : Kara Memiş’in İnancı.


6. ETKİNLİK


Soru : Aşağıda okuduğunuz metinden bir paragraf verilmiştir. Yazar bu paragrafta öyküleyici anlatımdan yararlanmıştır. Siz de okuduğunuz metinden öyküleyici anlatım örneği bularak noktalı alana yazınız.

İhtiyar esir, bu viran bağın içindeki harap kulübeyi buldu, içeri girdi. Kimse bir şey demedi. Ara sıra kasabaya iniyor, ihtiyarlığına acıyanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp dönüyordu. On sene daha geçti. Artık hiç kuvveti kalmamıştı.


Cevap :

Elli yaşına gelince korsanlar onu “Artık iyi kürek çekemez.” diye çıkarıp bir adada satmışlardı. Efendisi bir çiftçiydi. On sene kuru ekmekle onun yanında çalıştı. Allah’a çok şükrediyordu.

Çünkü artık  bacaklarından mıhlı değildi. Abdest alıyor, tam kıblenin karşısına geçiyor, unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua edebiliyordu


8. Sınıf Türkçe Ferman Yayıncılık Ders Kitabı Sayfa 29 Cevapları


7. ETKİNLİK


Soru : Okuduğunuz metni özetleyerek aşağıya yazınız. Özetinizi yazarken tekrar edilen ifadelere ve gereksiz olduğunu düşündüğünüz ayrıntılara yer vermeyiniz.


Cevap :

Kara Memiş eski bir Türk forsasıydı. Esir olanı 40 yıldan fazla olmuştu. 30 yaşında kuvveti yerindeyken Malta korsanlarına esir düşmüştü. 20 sene boyunca ayakları zincirli bir şekilde kürek çekmişti. Bu süre boyunca yalnız bir şey için üzülüyordu. Abdest alamadığı ve namaz kılamadığı için üzülüyordu.

Güneşin doğduğu tarafı soluna alır, gözlerini kıbleye çevirir 5 vakit namazını gizli gizli kılardı. 50 yaşına geldiği zaman korsanlar artık iyi kürek çekemez diye onun bir adada satmışlardı. Efendisi kuru ekmekle onun yanında çalıştırdı. 60 yaşına geldikten sonra efendisi onu serbest bıraktı. Bu serbest bırakma Kara Memiş’i açlığa bırakmaktı. Kara Memiş viran bağı içinde kendine bir kulübe bulmuştu. Bu harabe kulübede yaşamaya başladı. Kimse bir şey demedi. Arada bir kasabaya iniyor, onu acıyanların verdiği ekmek parçalarını toplayıp onları yiyordu. Ama hala ümidi kesilmemişti.

Türk gemicilerin gelip onu kurtaracağını biliyordu. Kendi kendine böyle diyordu “öldükten sonra dirileceğime nasıl inanıyorsam 50 yıl esillikten sonra memleketime kavuşacağıma öyle inanırım” diyordu. 40 yıldır rüyasında Türk gemicilerinin Türklerin geldiğini onun memleketine götürdüğünü görüyordu. Günlerden bir gün denize baktığı sırada Türk donanmasının limana girdiğini gördü. Hemen fırladı onlara doğru koştu. Gördüğü rüya mı diye şaşırdı eline aldığı bir taş parçasını alnına vurdu hissediyordu. Bir. rüya değildi. Tekrar koşmaya başladı askerler ona “dur” diye seslendi.

İhtiyar durmadan koşmaya devam etti. “Ben Türk’üm oğullar, ben Türk’üm” dedi. Askerler kaç yıldır esir olduğunu, nereli olduğunu, kaptan olup olmadığını sordular. Kara Memiş hepsini cevapladı askerler içinde bir çığlık koptu ve haber verdiler. Kara Memiş’i beyin yanına götürdüler. Bey kara Memiş’ten kolunu açmasını istedi. Kolunu açınca kolunda bir yara izi çıktı. Bu yara izi 6 ay süren bir adada karısını kaçırırken almıştı ve hemen kalktı Kara Memiş’in elini yüzünü öpmeye başladı. “Ben senin oğlunum” dedi. Kara Memiş “Turgut musun?” dedi. “Evet” dedi. Baba oğul 40 yıllık bir hasret sonunda kavuşmuşlardı.

Bey “Ben karaya cenk için çıkacağım, sen gemide rahat kal” dedi. Eski Kahraman Kara Memiş kabul etmedi. “Ben de cenge çıkacağım” dedi. “Kalbim kuvvetlidir. 40 senede dövüş hasretindeyim” dedi. Oğlu “Vurulursun, vatana hasret gidersin.” dedi. Onun gemide bırakmak istiyordu. Kara Memiş gençleşmiş kaplan gibi doğruldu. Kalkan ve kılıç istedi. Geminin kıçında sallanan sancağı göstererek “Şehit olursam bunu üzerime örtün. Vatan, bayrağının dalgalandığı yer değil midir?” dedi.


8. ETKİNLİK


Soru : “Kara Memiş’in yerinde siz olsaydınız yaşadığınız bu olaylar karşısında neler hisseder, neler yapardınız?” sorusundan hareketle sınıfınızda hazırlıklı konuşma yapınız.

Konuşmanızda empati kurma stratejisini uygulayınız. Bu stratejiyi uygularken kendinizi olaydaki kahramanın yerine koyarak neler hissettiğini, yaşadığını, düşündüğünü anlatmaya çalışınız. Konuşmanız sırasında beden dilinizi etkili kullanmaya özen gösteriniz. Beden dilini etkili kullanmanın konuşmacının vermek istediği sözlü olmayan mesajları iletmeyi kolaylaştıracağını unutmayınız. Konuşmanızda kelimeleri anlamlarına uygun kullanmaya özen gösteriniz.


Kısa Cevap : ““Kara Memiş’in yerinde siz olsaydınız yaşadığınız bu olaylar karşısında neler hisseder, neler yapardınız?” sorusundan hareketle sınıfınızda hazırlıklı konuşma yapınız.” ile ilgili kısa cevabı için tıklayınız.

Uzun Cevap :

Ben Kara Memiş’in yerinde olsaydım onun gösterdiği kadar sabrı gösteremezdim. Bir yerden sonra ümidim kesilir ama tekrar ümidime sarılırdım. Kara Memiş’in imanı sayesinde 40 yıl boyunca ümidini kaybetmemiş.

İmanına sarılmış kendini motive etmiştir. Ben ise bu kadar metin olamazdım. Kara Memiş oğluyla karşılaştığı zaman çok mutlu olmuş sonunda dövüşmek için kahramanlık yapmıştır. Kara Memiş’in yerinde olsam ben de kahramanlık yaparak şehit olmak isterdim. Bunca esir bulunduğum süre boyunca kendimi bulduğum işimi tekrar yapmak isterdim.


9. ETKİNLİK


Soru : “Forsa” adlı metnin konusundan ve ana fikrinden hareketle defterinize hikâye edici bir metin yazınız.

Yazdığınız metne uygun bir başlık bulunuz. Metninizi gözden geçirirken varsa yazım ve noktalama hatalarını düzeltiniz. Yazdığınız metni sınıfta arkadaşlarınıza okuyunuz.


Kısa Cevap : ““Forsa” adlı metnin konusundan ve ana fikrinden hareketle defterinize hikâye edici bir metin yazınız.” ile ilgili kısa cevabı için tıklayınız.

Uzun Cevap :

Selin babasını kaybettiği 10 yaşında civarındaydı. O yıl çok sıkıntılı ve kaderli geçmişti onun için. Bunca kader ve acıdan sonra birde o yıl kanser olduğunu öğrendi. Dünyası başına yıkılmıştı hem babasının kaybı üstüne bu zalim hastalığının çıkması onu yerle bir etmişti. Ama pes etmeyecekti mücadele edecekti.

Bu hastalıktan babası ona sabrın önemini öğretmişti. Sabırlı olursa elde edemeyeceği bir şey olmadığını, ümidini kaybedenin aslında her şeyini kaybettiğini ona öğretmişti babası. Selin bunların farkındaydı. Mücadele etti her zaman. Okulunun tam olarak bitiremedi. okula gidiyordu ama hastaneye gitmek durumunda olduğu günler okulunu aksatmak zorunda kalıyordu. Bu onu çok üzüyordu çünkü okulunu ve arkadaşlarını çok seviyordu. Yaşı 18’e geldiği zaman artık bu hastalık onun bütün vücudunu sarmıştı. Çok zorlu bir ameliyat olması gerekiyordu. Bu ameliyat çok zorlu bir ameliyattı.

Arkadaşları ona cesaret verdi. Yanında olacağını hissettirdi ve o büyük gün gelmişti. Hastaneye gitti ameliyat çok zorlu geçmişti. Selin günden güne iyi oluyordu ama bir gün fenalaştı. Acilen müdahale etti. Doktorlar ve Selin pes etmeyecekti. Bu hastalığı yenecekti. Kendine çok güveniyordu ve ümidini kaybetmeyevekti. Doktorlar Selin’i iyileştirmeyi başardılar.

Ameliyatın zorlu dönemi bitmişti. Selim artık sağlıklı bir bireydi. Artıkokula gidiyor, arkadaşlarıyla sohbet edebiliyordu. Okulda uyumak zorunda kalmıyordu. Üniversite sınavına hazırlanarak, hep hayali olan moleküler biyoloji ve genetik fakültesini kazandı. Sabretmenin ve ümidini kaybetmemenin mutlu zaferini yaşıyordu.


“8. Sınıf Türkçe Kitabı Sayfa 20-26-27-28-29 Ferman Yayıncılık” konusunu videolu bir şekilde izleyebilir ve dinleyebilirsiniz.




 

Our Score